27 Haziran 2014 Cuma

Devrik Cümleler


Hayatım boyunca hiç bir aşağı çekme operasyonu beni gaza getirmedi.
Bu da getirmeyecek.


Misal suratıma suratıma sen kötüsün şöyle kötüsün böyle kötüsün denildiğinde, kötüysem bile ben "hadi ya amma kötüymüşüm, toparlanayım o halde" demedim. O an bıraktım, belki de daha kötü oldum.

İşte, evde, okulda beni teşvik eden iyi olduğum yerler, iyi olduğum taraflar, yeteneklerim, yaptıklarım oldu. İyi olmasalar da çoğu zaman "iyi" dediklerinde daha iyi oldum. Böyle oldu, sebebini bilmiyorum. İyilikten gelen, iyi ve güzelden açan, pozitiflikten pozitif doğurdum ben.

Yapı.
Karakter.
Ben.
Böyleyim.
Nokta.

Belki bunun tıbbi bir açıklaması vardır, psikolojik, efendim geçmişe yönelik hikayelere atıfta bulunulabilir, açığım, bir yere yapıştırabiliriz. Ok, kabul.
Değiştirmedim yani ben bu durumdan sorun görmedim.. İyi bir şey diye de düşündüm.

Ama zorlandım tabi suratıma çaat diye söylenen şeylerden, en hassas zamanlarda konuşulmaması gerekenlerden, haksızlıklardan ve adaletsizliklerden hoşlanmadım. İçime kapandım ha bir de çoğu zaman zırıl zırıl ağladım.. (ki çok kolay oluyor kahretsin benim Balık bünyede, Aslıcımın dikkat çekmesiyle Merkürün rötarında)

Bu hafta da onca keyifli anlar olmasına rağmen bütünüyle güzel ama en güzel an dün akşam ki konserdi heralde. Canım Kenan'cığımla dün akşam Harbiye'de buluştuk ya ne iyi geldi bana. Ne güzel hatırladım kendimi, geçmişi ve çocukluğumdaki saf duygularımı. Yine anladım ki ben sevdiğimi hep derinden, hep bir yerden ama "hep" severmişim onu, kendimi falan falan falan..

Şu anda ise boynumda hangi damar vardı şah mı? Zonk zonk zorluyor halbuki yeni toparlanmıştım ben. Yine mutsuz ve sinirli ve çok sinirli ve çok adaletsiz ve çok takan hep üzülenmiş takanmış yine ben devam..

Merkürcüm çarptın anammm demek istiyorum. Çarptın da rahatladın mı sorarım?! Aferin..

Yani benim hafta güzel paketli, şahane organizasyonlarla geçen ama zor bir haftaydı.
Şimdilik böyle.
Herkese güzel Ramazan'lar diliyorum elbette.
İç temizliği lazım sanırım bolca, bana da..

Sevgiler, saygılar efendim.
Hosss.
Namaste.


                             Nesli ve ben, dün akşamdan.. Teşekkürler yine yeniden Nesliiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii...

                                                    Bu da çocukluğum, Kenan Doğulu değil..

23 Haziran 2014 Pazartesi

Haftasonuyla Yeni Haftayı Karıştırısın Ortaya Hayat Çıkar..

Selamlaaaarrr cekkeeee yine ben..

Pazartesileri aslında güzeldir. Bak inan sözüme.. Tazedir, aydınlıktır, yeni bir haftanın başlangıcıdır, yeniliğin göstergesidir, planlar yapılır, programlar oluşturulur, kalemdir, yazıdır pazartesi. Yıllardır ne haksızlığa uğradı bu "meret"..

Ben pazartesine yeşil ve sarıyla başladım. İçimden öyle geldi. Aydınlık olsun dedim. Azıcık ekşi ve ferah..Limon gibi, mandalina gibi..



Limon dediğin... Bu işte..

Neyse, Cuma günü itibariyle sokak gezmelerim başladı benim. Şişli'deki işlerimi halledip eve gitmeye kalktığımda saat 7 olmuştu ve evde yemek yoktu ve ben eve girmek istemedim ve Arcan'ı aradım ve Caddede buluşalım dedim ve ok dedi ve ben yürüdüm caddede o gelene kadar ve geldi ve  yemek yedik ve dünya kupası ve gece oldu.

Cumartesi sabah ise minik tefek arabama alışma turları için Filiz ve Elif geldiler hep birlikte Çengelköy'e kahvaltıya gittik. tabii ki direksiyonda ben, Filiz yanımda direktif hocası, direksiyon öğretmeni, iyi hoca, sevgili dost.. Kendisi benim araba kullanmamdaki hatalarımı tekrar düzeltmekte şu ara. Kullanıyor muyum evet.. Amma velakin yıllar önce yeniden başladığımız zamanlardaki gibi tuhaf hareketlerim oluşmuş onları düzeltiyor kendisi.. Ne mi? Yol bitiminde zort diye yola atlama çabaları, hiç bir minibüsle ve ya dolmuşa yol vermeyip onları geçme iddiası, bazen şerit değiştirme sorunları ve tabii ki parking.. Keçi misin ne inatçısın yol ver dedi bana hocam Filiz.. :( Hiç bana uygun değil halbuki naptım ben ayoll?

O gün elbette Çengelköyle bitmedi, sonrasında annemi aldık Akasya'ya gittik annemi bıraktık vs derken sabahın köründen 5'e kadar sıcaklarda yollardaydım. İyi egzersiz oldu.

Akşamında Elçin-Kamer bize uğradı geç vakitte nihayetinde tatiller geliyor ve görüşemeyeceğiz.. Bay bayy kuzilerrrr yaptık birlikte.

Pazar sabahı.. 

Öncelikle annemlerden bu resim geldi ve beni kopardı.. Funky'nin pazar kahvaltı sofrası kurulurken ki bekleyişi.. Sanki ona masa da bir şey veriliyor.. Hiçç alakası yok! Tamamen nerde olay hareket, orada Funky!
Sonrasında ise..
Çok enteresan olaylar oldu.. Gerçekten
Arcan'a bir şey oldu. Dualarım mı kabul oldu? Nolduu?
Aslında ben daha sakin evde kalmalı bir Pazar hayal ederken Polonezköye gidelim haydi, orda yemek, sonra Boğaz'a inelim dedi. Dedi vallahi dedi..!
Ki kendisi evi sever.
Ki kendisi ağırdır.
Ki kendisi sabit'e meyillidir.
Hemen, tabii ki anında giyindim ve hazırdım :)

Polonezköy'e motor ile gittik.. Sanırım Arcan'ın motor aşkı depreşti, binmek istedi :) 


   Neyse gün sonunda o motoruna ben de ona doydum :)





Bu da Polonezköy'de bir restaurant kapısında duran Çin Aslanı.. O eller, o kırpık tüyler, Allahım seve seve bitiremedim.

İşte 9 gibi eve gelip ev toparlanmaları ile hafta sonu bitti. Geçen hafta iş çıkışı bir gün bile eve gitmedim, hafta sonu dahil..

Yorgun ama mutluyum. 
Çok şükür her şeye..

20 Haziran 2014 Cuma

Sosyal Köfte..

Evet ben tam bir sosyal köfteyim. Bazen baharatlı bazen sadece sarımsaklı, bazen top bazen ızgara bir köfteyim. Tabi içeriğim, yapılış şeklim sokaktaki aktivitelerime göre değişmekte.

Kültürel anlamda faaliyetler ya da arkadaş görüşmelerime bir yenisi daha eklendi. "Arkadaşların çocuklarını sevme günleri." O yüzden ordan alıp oraya koyuyorum, bir şeyleri eksilte çoğalta gidiyorum. Özlüyorum o bebeleri, napim! Hem gün içinde anlatıyorlar komikliklerini, hem de hepsine bir gönülden bağlılık.. Çok yürek zor iş.

Neyse günlük kısmına gelecek olursam, -sak-, son haftamı PT ile geçirdim diyebilirim. Pt, Pınar.. Nazlı'ya birlikte gittik, sonrasında Kalamış'ta geçen hafta takıldık, dünde o sağanaklı dolu yağmurunda Kadıköy'de birlikteydik, sonrasında yemeler-içmeler falan. Kalamış'taki buluşmada Hülya ve Bade'de vardı, 6'da buluşup gece 1'e kadar naptınız, nasıl sabitlendiniz, poponuz düzleşmedi mi affedeerrsin diye soracak olursan okuyucum valla bende anlamadım pek bir güzeldi o akşam. Cazcılar, marina, deniz, güneş derken çok keyifliydi işte.

Altta da ağırlıklı PT ile olan geçen haftaki şukela pozlarımız var.. 2 resimde kafasını tutuyorum mecbur, kadın oynak, yoksa abuk subuk şeyler yapıyor.


İşte bu da Bade, dünya tatlısı bir şey.. Onu da gördüm son haftalarda, ne mutlu bana!

(Maşallah de, annesi bile koymuyor resimlerini bir yere, ben açık ettim, ihale bana kalmasın)


Şimdi geçmişten bahsettiğimize göre gelecek günler için konuşalım.

Cumartesi-Pazar Ne yapacağız? : Hafta sonu  Ağva planımız tabii ki suya düştü, çünkü yağmur var, çamur var. Cumartesi günü sosyal köfteliğimle ilgili bir küçük kahvaltı organizasyonu olabilir, henüz net değilim bakacağız. Film izlemek ve kitap okumak isterim. İsterim evet isterim. Belki dizime devam ederim.

A hangi diziymiş buuuu? : Breaking Bad.. Tamam biliyorum bitiremedim, ay nowww...!

Blog ne yapacak? Sanırım bir yeni blog yazısı da olabilir. Belki müzikli, kalemli, defterli kitaplı. İçe dönük, şahane olur. 

Alfonso: İzinli.

Güzel Cumalar, sevgili Hafta sonları bla blaa..

Notttiiinnnggg: Vallahi bloğun ziyaretçi sayısı arttı, gelen giden yorum yapan pek mutluca oldum bende. Her birini okuyorum, ne güzel diyorum oh oh yapıyorum, mezdekeylen oynuyorum amannnın...!



19 Haziran 2014 Perşembe

İçimdekilerden

Bir şeye ait olan insana hayranım. Bayılıyorum..
Mesela bir hobisi olup onun en derin bilgisine sahip olan, sürekli onunla ilgilenen, yenilikler katan ama onunla ilgilenen insanlar gerçekten şahane..
Ya da bir iş yapıp en iyisi olanlar.
Usta aşçılar, iyi editörler, gerçek mimarlar..
Ebru sanatçıları mesela..
Elinde tek işi olan, tek hobisi olan ona gönül veren ve onu layığıyla yapan insanlar, bahsim budur.

Ve diğer insanlar maymun iştahlılar.
Hayatta her şeyden azıcık azıcık alıp demlenenler.
Oh diyenler bundan.
Müziğe bulaşıp, sahne sanatlarını severler ay birazcık ta yemek yapayım bak değişik lezzetler, azıcık kitap okuyayım, haydi spor yapayım, bak yazayım biraz diyenler.

İşte ben o ikinci gruptan olan. Sevemedim kendimi. Hiç bir ilgi alanım derin değil, çok sahi değil.
Hiç birine ait değilim. Hepsine birer parça yürekliyim.
Bölünmüş benlerden ortaya çıkan toplam benden memnun değilim.


                               Bu mesela, ne şirin bir el işi, bir uğraş, bir kafa dağıtıcı.. Özendim.


Yani aslında bir de bir yerde de, hiç bir şeye yetişemiyorum.
Olmuyor. Hiç biri layığıyla olmuyor işte.
Birini seçsem diğerinin hatrı kalıyor.
Ama küçükken de böyleydim ben.
Şımartılmış mıydım acaba? Yoo.. Tamamen karakter gibi, içgüdüsel bence.
Her şey, olmak isterdim hayatta, her şeyden almak isterdim, her gün kafamda meslek değiştirirdim.
Sonra hiç bir şeyi tam olarak isteyememekten akıntıya kapıldım.
O akıntı beni sağda indirdi, bu oldu. Ben oldum işte.

Oysa sağlam bir yere tutunsaydım ne iyi olurdu.
Tabi vah vah keşke aahh ahh gibi yakınmalardan hiç haz etmesemde arada yapıyorum işte..

Misal yine başladı.. Dün nazar değdirdim kendime işe iyi geliyorum ohh diye.
Olmuyor, yine çok kötü bir biçimde geldim.
İstemedim geldim.
Derinden bir isteksizlik duyuyorum bak..

Beni rahat bırakın demiyorum tabii..
Ama sabah kahvaltısını 9.30'a kadar sürdüren kişilerden istenmeyen işlerin daha ağzımda lokma varken bana sorulmasına da tiltim.. Çok sinirliyim..

Neyse Pınar'ın da dediği gibi, ben pek cool olamayacağım şu hayatta, hatta bugün ağlak durumdayım...

Peri, Abi Monroe...

18 Haziran 2014 Çarşamba

Bir Çarşamba Yazısı..

Haydi bakalım gençler, Biraz Konuşalım Bari ne dersiniz?

Günlerden olmuş Çarşamba.. Hafta sonundan bu yana epey gün geçmiş, hafta sonuna az kalmış. (Geçmiş haftasonu-gelecek haftasonu baaağbında)

Geçen haftaya nazaran iş yerine daha normal bir ruh halinde gelmekteyim, bir oh dedim mesela, en azından işe konsantre ve gururluyum! Nasıl metaforlarım? Hoş ikilemler değil mi?

Şu ara tekrar kendi bana dönerek-ten yaşam evrelerimi tamamlayarak-tan tan tan ten ten yazımı yazmaktayım. Kitaplarıma yeniden başladım, kahve tüketmeye devam etmekteyim hem de kararında.. O kadar kararında tüketiyorum ki o derece, kendime hayranım!


Akşam eve gidince kendime ayırdığım zamanlarla evde ki sebzeleri ayıkladığım zamanlarda her an bir çekişme yaşanıyor. Genelde sebzeler ve ya vileda kazanıyor ama olsun, bugün de eve gidip kitaplarımı okuyacağıma dair kendime söz verebilirim, sende yanımda olacak mısın Alfonso?

Yaz buhranları, sıkıcı hava bulutları top top kafamızda İstanbul'da.. Yaz dersin yaz değil, bulutlu dersin soğuk değil.. Ama bil ki sıkıcı.. Çok sıkıcı..

Evet hava-su konusuna da şöyle bir el kol attıktan sonra hemen Ne Yemeliyiz ya da ne yedim mutluyum or pişmanımla devam edebiliriz. Sabah kocaman bir karbonhidrat halkasını mideme indirdim. yuvarlandı gitti.. Halka...?? Yuvarlanmak...? Karbonhidrat halkası... Ne mi?


Tatttaaaaaaaammmmm! İşte en sevimli haliyle bir simit!Hem de yanında peynir ve zeytinle...



Allahım hiç bir zaman Eda Taşpınar olamayacağım..Yarebbim!!

Madem öyle şişman ama akıllı yolculuğuma kendime sorduğum nüktedan sorularla devam edeyim.

Ne izliyorum? Hiç bir şey, aptal gibi Survivor final falan filan.. Ha arada Dünya Kupası.. İran-Nijerya Maçını kaçırmadım bak.. Irak mıydı o?

Nereye Gidiyorum? Bizim mahallede ki restaurantlar, cafeler, bir de anneme yemeğe, lazer randevuma falan..

En Çok Kimi Seviyorum? Mahalledeki kedilerimi,, Ay hep seviliyo, sevdiriyo napim..

Bu kadaaarr.. Hayde hop hop Bonne Çarşambalar o halde!

:)


12 Haziran 2014 Perşembe

Yaz geldi..Lay lay Lom!

Yaz geldi ayol...
Vallahi de sıcak billahi de sıcak..
Bense yine iş yerinde masama, odama veyahut duvara yapışmış haldeyim. Haliyet-i durumum budur.
Ne zamandır yazmamışım, tembel miyim ne?
Yahu ben bu bloğu günlük tutayım, oraya gittim, bunu yedim, böyle hissettim demek için açmadım mı? Bu ne hal kuzum? Bu ne sessizlik? İşte ben diyorum.. Bu bloğu halka açmak o halktan tanıdıklara rastlamak pek iyi olmadı.. Ben yazamıorum rahat.. Silkin ve kendine gel bloggerrrr!

Okuyucularım, beni siz yarattınız?! Bakın sizin yüzünüzden yazı sitiletto mu bile dümdüz yaptım hiiiç bana uygun mu değill asla değil, ama okuyun diye.. Gözlüklü gözlüksüz, efendime söyliym güneşte, yazda kışta rahat okuyun da altına yorum yapın diye..

Neyse, o zaman sondan başlayalım.. Sanırım ben ancak sabahları yazabiliyorum buraya. Uykudan uyandığımdan mıdır nedir kafam daha rahat. Böyle net. Bööye keskin. Şuh.

Evet Alfonso, nerede kalmıştık? Herhalde en önemli olay Mayısın son günlerinde minik tefek bir arabamın olması, vuku bulması, ona malik olmam olabilir. Kendisiyle aşk yaşasak ta şu an ten uyumumuz biraz eksik. Bayağı bir yol kat etmemiz lazım, kendisi manuel ve kırmızı ve seksi. Şu ara onunla ilgilenmekteyim. Sanma ki çok zenginim sayın okuyucu, 10 senelik çalışma hayatımın bir getirisi oldu. 2. 10 senelik periyodun sonunda da değiştirirm belki sonra emekli, sonra güm!

Tatil... Allahım tatil akıyor gözümden, kulağımdan. Ve ben geçen sene de aynı şeyi yaptım. Yine Haziran'da izin almadım, sakız gibi Temmuz'da İstanbul'da kaldım Ramazan başladı ve ben sürünüyordum. Ne demiş atalarımız ya da Twitter'da ki sözün eri ablalarımız "Hata bir kez yapılır, ikincisi tercihtir" Evet tercihimmiş bu benim, ayy salak kafam, şapşal kafam, mantıksızım ben, çok rezilim!

Kemençe hocam bile bana son ders, sen lütfen tatil yap, tatili çok hak ettin dedi. Sağolsun valla Arcan'dan çok o mu anlıyor beni ne?

Neyse bende önümüzdeki hafta sonu için ufacık bir gezi planı ayarlayacağım. Gideceğim buralardan. 2 güncük de olsa. Lütfen nazar mazar değdirme, nazarın varsa poponu falan kaşı, benim gitmem gerek, piliiiz!

Ne yediğim meselesine geleyim.. Eşek gibi yedim. (Sahi eşekler çok mu yer? Kendileriyle pek münasebetim olmadı benim küçükken binmek dışında, biri aydınlatsın haydi hayddiii) Birazcık kilo almış olabilirim. Ama hemen frene bastım, yolda izim kala kala duruyorum, patinaj mı dersin, asfalt mı ağladı dersin, yemiyorum, ok?

Dün Nazlı'nın kızını görmeye gittim. Ayyy ismi Peri kendi peri..
Yahu bu benim arkadaşlarım ne kadar güzel çocuklar doğurdular, maşallah.
Hele Melike'den hiç beklemiyordum Can'ı kihkihkoh :))

Şimdi görsel eklemeliyim değil mi? Aralara mı serpiştirsem.. Hmmm bakalım yukarda nelerden bahsettik..

                                                       İşte Alfonsoooooo.. Canım sırdaşım!



İyooooor, en sevdiğim eşek. Çok yiyen eşek bu mu?



                                                   Arabam bu!!Tattaaaammm.. Bu kadar..
                                                  Çok şey bekliyorsun okuyucu, çoookk!


Not: Alfonso..Giovanni Alfonse Borelli. Hani şu tarihte her şeyden olan adamlardan var ya ondan. Yani, Fizyolog, fizikçi, matematikçi. Ama bu blogda hizmetkar.. Yapacak bir şey yok..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...